3 Şubat 2010 Çarşamba

”Devletin ali menfaati”


Mehmet Tursun

”Devletin ali menfaati”: Kanun koyucu ve Yargı erki, sorunun temelini oluşturuyor.

Kolluk kuvvetlerinin güç ve ateşli silah kullanması konusunda Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (1990) tarafından yayımlanan temel prensipler belgesinde ateşli silah kullanımını kolluk kuvvetleri için en son başvurulacak yöntem olarak belirlemiştir.

Bundan anlaşılmayacak bir şey var mı?

Bunu tekrar edelim.
- Bunda anlaşılmayacak bir şey var mı?

- Yok.

-Türkiye bu algısını nasıl kanunlaştırdı?

-‘Dur’ de, durmadı mı, öldür, şeklinde kanun çıkardı.

- Polis bunu nasıl algıladı?

-‘Dur’ dedim durmadı, öldürdüm.

- Bilanço ne durumda?

- 14’ü karakollarda olmak üzere, 2 yılda 79 kişi polis tarafından öldürüldü.
Uygar Ülkelerde polisliğin normal işlevleri arasında olan suçun tespit edilmesi ve Devletin faydası yerine, halkın faydası doğrultusunda önlenmesi şeklinde gelişmiştir.

Türkiye’de ise tam tersi, halkı koruma bilinci yerine Devleti koruma bilinciyle yetiştirilen polis görevini ikmal ederken şiddet ve orantısız güc kullanarak utanç hale gelmektedir.

Özgür ve Demokratik Ülkelerin Emniyet teşkilatına baktığımızda, polisin asli görevinin devletin bekasını ve rejimini korumaktan çok halkın güvenliğini ve asayişi sağlamak olduğunu, halkın her türlü problemine yardımcı olduğunu görebiliyoruz, bunu Türkiye’de göremiyoruz.

BM ateşli silah kullanımını kolluk kuvvetleri için en son başvurulacak yöntem olarak belirlemesine rağmen, Türkiye polisi bunu “dur dedim durmadı öldürdüm” şeklinde algılamaktadır.

“Devletin ali menfatini” her şeyin üstünde gören kanun koyucu Birleşmiş Milletler'in 7 Eylül 1990 tarihinde kabul edilen "Polisin Güç ve Ateşli Silahlar Kullanmasına İlişkin Temel İlkeler" adlı belgesinde yer alan temel ilkeler ışığında kanun yapması gerekirken, tam aksi istikamete kanunlar yaptığını görmekteyiz. Bu çerçevede ülkemiz kanunlarına bakacak olursak BM’ler temel prensipleri ile aynı doğrultuda olduğunu söylemek çok zordur.

Gerek Birleşmiş Milletler platformlarında gerekse AİHM’de Ülkemizi şamar oğlanına çeviren nedenlerin başında halkı koruyan polis yasası yerine, Devleti koruyan polis yasası gelmektedir.

‘Tavuk mu yumurtadan yoksa, yumurta mı tavuktan’ misalinde ki karmaşıklığı, Türkiye’de Devleti mi, Halk’tan, Halkı mı Devlet’ten korumalıyız karmaşasına neden olmaktadır. Bu karmaşanın baş nedeni Fransızlardan kopyalanan “Devletin Ali menfaati” kavramında yatmaktadır.

Fransa’nın “Devletin Ali menfaati” kavramı Türkiye’deki erklerin temel prensibi haline gelmiştir. Bu prensip o kadar ileri gitmiş ki, söz konusu Devlet olduğunda Yargı, Yürütme ve yasama erkleri uygar toplumların temel prensiplerinden uzaklaşıp, beşinci sınıf Demokrasilerle yönetilen toplumların prensibi olan “Devletin ali menfaati” (ni) her şeyin üstünde tutmaktadır.
Devletin kişiler için var olduğu ve kişi haklarının devletin ali menfaatlerinden önce ele alınması gerektiği konusundaki bilinci ve kültürü yaygınlaştırmamız lazım. Dolayısıyla önce kanun koyucu dediğimiz Parlamentodan başlayıp diğer erklere uzanıp, Demokrasi dersi ve bilinci aşılamak lazım.

Sonuç olarak, Türkiye’de Kanun koyucunun ve yargı erkini acilen Demokrasi dersine tabii tutmak lazım.
-----------------------
Baransav: http://www.baransav.com/

Hiç yorum yok: